Kurgusu danışmanından imparatora özel bir iletişim biçiminde olsa bile Acıma Üzerine (De Clementia) Roma’nın üst sınıfına da seslenir. Neron’un saltık gücünü, bundan kaynaklanabilecek iç kargaşayı vurgulayan yapıtın 1. Kitabı, konumları sallantıda olan, varoluşları imparatorun iyi istemesine bağlı olan sınıfları ikna etmeyi amaçlar. 2. Kitap, saltık gücün doğru kullanımı olarak acıma konusunda felsefi savlar sunar. Bu sunumla Senaca, Neron’un öğretmeni olarak rolünün, imparatorun erki iyi yönde kullanmasını güvence altına almak olduğunu soylulara duyurmayı amaçlar.Acımayı imparatorun başlıca erdemi düzeyine yükselten Acıma Üzerine (De Clementia) Seneca’nın siyaset felsefesi üzerine biricik kitabıdır.
Munchausen, Rus ordusunda Türklere karşı savaştı, sonra sarayda padişahla dost oldu. 1760’ta emekli olup bir kasabada yaşamaya başladı. Bir asker, avcı, sporcu olarak yazdığı olağanüstü öyküleri aracılığıyla Hanover’in tümünde ün kazandı. Bu öykülerin bir derlemesi “Mutlu İnsanlar için Bir El Kitabı” adıyla yayınlandı (1781-83).Öykülerin tümü Baron’la ilgili olsa bile çoğunun kaynağı daha eskiye dayanmaktadır. R. Erich Raspe, bu öykülerden yararlanarak 1760’ta İngiltere’de “Baron Munchausen’ın Rusya’daki Olağanüstü Öyküleri ile Seferleri” adıyla bir kitap yayınladı. Kitap 1786’da yeniden Almancaya çevrildi. Çocuk yazının en önemli yapıtlarından biri olarak tanınmaktadır.
Seneca mutluluk arayışının usun bir çabası olduğunu açıklar. Stoacı öğretiye uygun olarak doğanın us olduğunu ya da ussal olduğunu; insanın doğa ile uyumlu yaşamak için usunu kullanması, doğal düzeni, doğa yasalarını anlaması gerektiğini ileri sürer. İnsan mutluluğa böyle ulaşır. Kamunun mutluluğa ulaşma yollarını küçümseyen Seneca, “en çok yürünen yolların mutluluktan en çok uzaklaştıranlar olduğunu” belirtir. Erdemli yaşam, mutluluğu amaçlamasa da ona ulaşmanın biricik yoludur. Bu yol aynı zamanda bizi olanaklı en yüksek özgürlük düzeyine de ulaştırır.
Egon Friedell, dünyaca ünlü baş yapıtı Yeni Çağ’ın Kültür Tarihi’nde tarihin öyküsünü zaman dışı açık bir dille anlatır. Veba salgınlarından Birinci Dünya Savaşı’na değin Avrupa’nın ruhunu devindiren, sarsan her şeyin görünümünü sunar. Bu kitap söz konusu yapıtın ilk bölümünden oluşuyor, Orta Çağ’dan çıkıştan Rönesans’a kadarki dönemi anlatıyor. Ayrıca Friedell’in kendi tarih anlayışını, bu anlayışı etkileyen tarihsel görüşleri kuş bakışı ele alıyor. Yapıtın diğer bölümlerini tek tek kitaplar olarak yayınlayacağız.
Heinrich Cornelius Agrippa (1486-1535) Rönesans içrekçi yazınının, gerçekte bütün Batı okültizminin en etkili yazarıdır. Kuşkusuz onun kitabı Gizli Felsede (De Occulta Philosophia) Batı’da büyüyle, içrekçi gelenekle ilgilenenler için okuma listesinin başında yer almaktadır. "De Occulta Philosophia", açıkçası Gizli Felsede 1509 ile 1510 yılları arasında üç kitap olarak yazıldı. Bunlar, Doğal Büyü, Sayı Büyüsü, Törensel Büyü’dür. Yapıt karanlık çağlar boyunca yozlaşan büyü sanatını tazelemek, yenilemek yolunda tutkulu bir girişimdi. Agrippa, bu yenileme işlemini birçok kaynağa dayanan kuramsal, düşünsel bir temel kurarak yaptı.
İngiliz Deneyci filozoflarının en büyüklerinden biridir George Berkeley (1685-1753). Hylas ile Philonous Arasında Üç Konuşma onun felsefi görüşlerini en açık dile getiren yapıtı sayılır. Bu ilginç aykırı görüşlerden bazıları şunlar: Var olmak algılanmaktır. Özdek bazı felsefecilerin uydurduğu bir kavramdır. Doğa bilimlerinde bu kavrama gerek yoktur. Bilimlerdeki çözümsüz nitelikte birçok sorunun kaynağı özdektir. Şeyler bir duyum öbeğinden başka bir şey değildir, algılanmadan bağımsız var olmazlar. Bir şeyden, örneğin bir kirazdan bütün duyu verilerini, rengi, kokuyu, tadı vb. aldığımızda geriye ondan bir şey kalmaz. Şeyler biz onları algılamadığımızda Tanrı algıladığı için var olmayı sürdürür. Esse est Percepii Tanrının varlığını kanıtlamak için en sağlam dayanaktır. Şeyler varsa Tanrı vardır. Tanrı ile diğer us sahibi varlıklar idea değildir, usun dışında da var olabilirler. Biz ideaları dolaysızca biliriz, oysa kendi benimizi, ötekilerin benini, Tanrıyı ancak usa vurma yoluyla biliriz.
Bağımsızlığa kavuşturduğu halkı tarafından Mahatma (Ulu Ruh) diye adlandırılan Mahatma Gandi bir eylem adamı olduğu kadar Çağdaş siyaset felsefesinin önemli kişiliklerinden biridir. Şiddet kullanmama ilkesinden ödün vermeden sömürgeci imparatorluğu ülkesinden kovmayı başarması insanlık tarihinde eşsizdir. Bütün İnsanlar Kardeştir, Mahatma Gandi’nin kendisi tarafından anlatılan düşüncelerinden, inançlarından oluşan bir seçki. Kendi yaşamının yanı sıra, politika, tinsellik, yoksulluk, acı çekme, sevme, şiddet kullanmama, öz disiplin, din, doğruluk, kadınlar, teknoloji, gözü peklik bu kitabın konuları arasında.
Geleneğe göre Tao Te King yaklaşık İ.Ö. 600’de Lao Tzu tarafından yazıldı. Çin’de bu metin onun adıyla tanınmaktadır. Tao Te Khing Taocu Felsefe’nin temel bir yapıtı olmasının yanı sıra Çin dini açısından da etkili oldu. Zhou Hanedanı döneminde kaleme alınan yapıt, Çin Budacılığını da etkilemiştir. Birinci bin yılda Çin’e gelen Budacılık, Taocu kavramlar, anlayışlar aracılığıyla yorumlanmıştır. Tao Te King, Çin sanatında da etkili olmuş, Çinli ozanlar, ressamlar, kaligrafi, bahçe düzenleme sanatı ile uğraşanlara esin kaynağı olmuştur. Yapıtın etkisi Doğu Asya ile sınırlı kalmamış bütün dünya dillerine çevrilerek en çok okunan kitaplardan biri olmuştur.
Chuang Tzu’nun yapıtlarında Taoculuğun gizemsel çekirdeği kendi bütünlüğü içinde açılıp gelişmiştir. "Parmaklarda artık ateşe koyacak yakıt kalmadığında, ateş yanmayı sürdürür, söndüğünü bilmeden."
David Hume’un Soruşturma’sı onun insan usunun sınırları konusundaki eşsiz ve düşündürücü kavramlarının zorlu ama anlaşılır bir açıklamasını verir. Çağdaş felsefenin en etkili nedensellik kuramını ortaya koyar. Berkeley, Locke, Malebranche’la hesaplaşan bu kuram Kant’ın yepyeni bir düşünce okulu kurmasına önayak oldu.
İdeal İle Gerçek Öğretisinin Tarihi Üzerine Bir Taslak Felsefe Tarihi İçin Fragmanlar Üniversitelerde Felsefe Üzerine Bireyin Yazgısındaki Belirgin Önceden Düşünülmüşlük Üzerine Aşkın Bir Kurgu Parerga ile Paralipomena adlı bu kitap dizisi, büyük filozof A. Schopenhauer’ın (1788-1860) en önemli, en büyüleyici yapıtlarının Türkçedeki tek tam çevirisidir. Schopenhauer günümüzde daha çok 1819’da yayınlanan "İsteme ve Tasarım Olarak Dünya" adlı yapıtıyla tanınmaktadır. Onun önceki yapıtları ancak Parerga ile Paralipomena’nın 1851’de yayınlanmasından sonra ciddi bir ilgi görmüş, ona uluslararası bir ün kazandırmıştır. Bu kitapta özgün yapıtın ilk cildindeki (Parerga) uzun denemelerin dördü yer almaktadır. Denemelerin ilki gerçek ile ideal arasındaki ilişkiyi ele alır. Schopenhauer felsefe tarihindeki bu önemli soruna kendi felsefesi açısından bir çözüm getirir. Öteki denemelerin konusu, yine felsefe tarihinde önde gelen kişilerin ya da akımların kısa, etkileyici değerlendirmelerinden oluşur. Üniversitelerde felsefe, düşünce tarihinde akademik felsefeye yönelik en ciddi eleştirilerden biri olsa gerek. Son deneme ise genelde eşzamanlılık diye adlandırılan olgulara ya da özgür istemenin karşı yarısı olarak kişinin yaşamına yol gösteren, kimi yazgı, kimi talih, kimi de iyilik perisi diye adlandırılan güce ilişkin felsefi bir incelemedir.
Gizli Felsefe ya da Büyü felsefesi 3. Kitapta büyü sanatlarının doruğuna, tanrısal, dinsel ya da törensel büyüye ulaşır. Böylece 1. Kitap ile 2. Kitap’ta başlayan felsefi tasarım tamamlanmış olur.
Dünyaya anlamını veren "saltık" usa inancın yıkılmasıyla birlikte, tarihin, insanlığın anlamına inanç, insanın özgürlüğüne, açıkçası insanın kendi bireysel varoluşu ile ortak insanca varoluşunun ussal anlamını sağlama bağlama yetisine inanç da yıkılır.
İnsan bu inancı yitirirse, bu onun "kendini", kendi gerçek varlığını yitirmesinden başka bir şey demek değildir. Bu gerçek varlık, onun apaçık "varım" ile birlikte her zaman sahip olduğu bir şey değildir, o ancak bu doğruluk uğrunda çalışıp didinme, kendini gerçek kılma biçiminde sahip olduğu, olabildiği bir şeydir.
Husserl coğrafi olarak alınacak bir "Avrupalılığı" amaçlamadı. Tersine o Avrupalılığa, kat kat açılan, birleşik bir entellektüel gelişimin sahnesi olan Batı dünyasına değinen tarihsel bir anlam vermek amacındaydı. -Aron Gurwitsch-
“Meslek olarak siyaset” (Politik als Beruf) Alman ekonomist, sosyolog Max Weber (1864-1920) tarafından yazılan bir denemedir. 28 Şubat 1919’da Bavyera Özgür Öğrenciler Birliği önünde Münih’te yaptığı bir dizi konuşmanın ikincisidir (ilki “Meslek Olarak Bilim”di). O günlerde Münih Alman Devrimi sırasında kısa süre Bavyera Sosyalist Cumhuriyeti’nin başkenti olmuştu. Weber konuşmasını el yazısıyla kalem aldığı notlarına dayanarak yaptı. Bu konuşma daha sonra Temmuz 1919’da genişletilmiş olarak yayınlandı. Bu deneme günümüzde siyaset bilimi ile sosyolojinin klasik yapıtlarından biri sayılır.
Seneca Neron’un öğretmeni olarak sürgünden çağrıldı. Yunan idealizmiyle Roma real politiği arasındaki gerilim Seneca’da ete kemiğe bürünmüştü. Öfkeden kudurmuş bir imparatoru ve çıldırmış bir imparatorluğu on beş yıl başarıyla yönetti.
“Özgürlüğe giden yolu mu soruyorsun? Gövdendeki herhangi bir damar.” Der.
Seneca korkmayı öğreten çağdaş dünya için bir mihenk taşıdır.
“Kendini kendin için özgür kıl, zaman topla, zamanı koru. Şimdiye dek senden onu zorla aldılar ya da çaldılar ya da zaman elinden kayıp gitti. Sözlerimin doğruluğuna inan. Belli anları bizden koparır alırlar, kimi usulca bizden uzaklaştırılı, kimi de bizim ulaşamayacağımız bir yerde süzülür gider. En kötüsü de dikkatsizlik yüzünden yitirmedir.”
1985 yazında özgürlükçü Amerikalı yazar, filozof Henry David Thoreau ormana, daha doğrusu Massachusetts’de Walden Gölü kıyısında kendi yaptığı ahşap kulübeye çekildi. Yalnız başına, hızlı ve gürültülü uygarlıktan uzakta yalın ve özgürce yaşamak, yaşamın yalnızca en önemli olgularıyla yüz yüze gelmek, uygarlığın çeldirici etkilerinden kurtulmak istedi.
Gerçekte “yaşamadığını ölümle yüz yüze geldiği gün keşfetmemek için” orada kaldı. Walden Gölünde geçirdiği zaman üzerine verdiği bilgiler, orada oluşturduğu düşünceleri, dışımızdaki kadar içimizdeki doğayla da uyumlu bir yaşam konusunda inandırıcı bir savunmadır.
İnsan oldum olası yaşamın kısalığından yakındı. Bugün de değişen bir şey yok. De brevitate vitae (lat. Yaşamın Kısalığı Üzerine) Romalı Filozof ve devlet adamı Seneca’nın zaman kullanımı sorununu ele aldığı bir yapıtıdır. Seneca, boşa harcanmayan doğru kullanılan yaşamın yeterli uzunlukta olduğunu savunur
I Ching Ya da Değişimler Kitabı hem Konfüçyüsçü hem de Taocu felsefenin ortak bir kaynağıdır, insan usunun kendini evrene yerleştirmeye yönelik ilk çabalarından biridir.
Yorumlar , üç bölümden oluşan I Ching’in son bölümüdür. Bu kitapta altı çizgiler daha derinlemesine yorumlanır. Ayrıca onları kendi başımıza yorumlamaya olanak veren açıklamalar sunulur. Bunlar geleneksel açıklamalar kadar R. Wilhelm’in katkılarını da içerir.
Deneyci David Hume, İngilizce yazan en önemli düşünürlerden biridir. Felsefeyi boş inancın sınırlamalarından özgürleştirdi. Bu yapıtında herkesin yaşamla ölüm arasında seçim yapma özgürlüğü olduğunu ileri sürer, kişisel beğeninin doğası, ruhun ölümsüzlüğü üzerine düşünür, zamanının yaygın felsefelerini özlü bir biçimde eleştirir.
Akupresör, akupunktur noktalarının parmakla uyarılmasına dayanır. Çin’de doğan binlerce yıllık bir iyileştirme yöntemidir. Akupunkturla aynı noktaları ele alan, ondan daha eski olan bu tekniğin akupunkturdan başlıca farkı iğne kullanılmamasıdır. Meridyenlerdeki enerji dengesizliklerini gidererek, enerji akışını düzenleyerek çok sayıda hastalığı iyileştirebilir. Kitapta değişik hastalıkların tedavisiyle bağlantılı birçok akupresör noktası yer alıyor; kendi kendinize akupresör uygulamanızı sağlayacak temel bilgiler yalın, anlaşılır bir dille açıklanıyor. Bu bilgiler ışığında birçok fiziksel, psikolojik hastalığı iyileştirebilir ya da sağlığınızı koruyabilirsiniz. Yakınlarınıza, özellikle de çocuklarınıza ilaca gerek kalmadan sağlık verebilirsiniz.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.