Alfred Adler, Yaşamsal Sorunlar’da, bireysel psikoloji ekolünde, eğitim danışmanlığı yapan bir psikoloğun nasıl çalıştığını gözler önüne seriyor. Vakalara dayanarak, dokuz erkek, üç kız çocuğunun sorunlarını ele alıyor.
• Çocukların psikoterapist önüne çıkartılmalarını gerektiren sorunlar nelerdir?• Sorunlara yol açan koşullar ülkeden ülkeye, kültürden kültüre, dilden dile değişir mi?• Annelerin çocuklarını şımartmaları, sorunların ortaya çıkışında nasıl bir rol oynar?• Çalışan aileler arasında sorunlu çocuk yetiştirme oranı nedir?• Yetişkinler kendi kişiliklerinin gelişmesine, çocuklarının sağlığından daha mı fazla önem veriyor?
Bu kitapla hem kendinizi hem de çocuğunuzu “yeniden” ve daha “iyi” tanıyacak; anne ve babaların hangi belirtilerden sonra çocuklarını bir eğitim danışma merkezine götürmeleri gerektiğinin farkına varacaksınız.
“Demokrasi, eşitlik, karşılıklı davranışlar ve işbirliği kavramları, Freud’un yazılarında hiç ele alınmamıştır… Buna karşılık Adler, ahlaken geçerli ya da ‘zihnen sağlıklı’ insan ilişkileri konusundaki fikirlerini rahatlıkla ortaya sermiş biridir. Bunlar büyük ölçüde toplumsal ilgi ve işbirliği eğilimiyle karakterize edilmektedir… Söylemek istediğim, Adler’in değerlerin rolü konusunda kendi gününden çok daha ileride olduğudur.”Thomas S. Szasz
İlk 4-5 yaş, çocuğun davranışlarına otomatik bir nitelik kazandırmaya yeterlidir. Böyle bir durum gerçekleştikten sonra çocuk, izlenimlerindeki asıl önemli noktaların neler olduğu üzerinde düşünmez pek, şımartılmış çocuk okula gelip burada şımartılmanın söz konusu olmayacağını gördü de önceden bilmediği bir durum karşısında kaldı mı kendini rahatsız hissedecek, ama şımartılma, çevrenin ilgisini üzerine çekme amacından da vazgeçmeyecektir. Acaba yalnız benimle ilgilenecek biri var mıdır diye araştıracak, çevrenin dikkatini üzerinde toplamaya çalışacak[tır].
Bireysel psikoloji ekolünün kurucusu Alfred Adler, konferanslarından derlediği bu kitapta eğitimcilere ve ebeveynlere özellikle şımartılmış çocuklarla nasıl baş edebileceklerini anlatıyor. Vaka analizleriyle uygulamalı bir anlatım sunan Güç Eğitilebilir Çocuklar, bebeklikten okul çağına, ergenlikten yetişkinliğe geçişe dek çocuk eğitimine dair çağının ötesinde bilgiler veren bir kaynak olma özelliği taşımaktadır.
Sorunlu Okul Çocuğu, bireysel psikoloji ekolünün kurucusu ve psikoloji biliminin en önemli isimlerinden biri olan Alfred Adler’in çocuklarının tutum ve davranışlarından mustarip ebeveynlerin yoğun talepleri doğrultusunda başlattığı danışma oturumlarını özetlemektedir.Okul yıllarında yaşanan başarısızlık, okula gitmek istememe, anlamada zorluk, uyumsuzluk, geçimsizlik gibi sorunların yanı sıra altını ıslatma, şımarıklık, yalancılık gibi çocukluk döneminden yetişkinliğe dek yaşanan daha temel sorunları teker teker ele alan, vaka örnekleriyle zenginleştirilmiş bu çalışma, insanlığın her dönemindeki ortak sorunlara değinmesi bakımından bugün de güncel ve önemlidir.
Cılız bir bünyeyle doğan kimi çocuklar dünyaya bir çilehane gözüyle bakarlar ve çocuklarda pek takdir ettiğimiz o gelişim kıvancını gösteremezler. Aşırı ağırlık altında ezilen, kendi vücutlarını bir yük gibi omuzlarında hisseden ve yaşama eza verici bir nesne gözüyle bakan böylesi çocukların, başkalarından çok kendileriyle ilgilenmelerinin bizim için anlaşılmayacak yanı yoktur. Kimi bencil özellikler, toplumsallık duygusunun gelişimine sekte vurur. Bazı çocuklar da vardır, şımarık büyütülmüşlerdir, hayata gözlerini açtıkları andan başlayarak yalnız bir tek kişiye ilgi duyar ve onun tarafından desteklenmek isterler. 4 ya da 5 yaşında yaşam üslupları bir kez oluştu mu, artık bu üslupta köklü bir değişikliğe gidemezler; tüm yaşantıları bu yaşam üslubuyla özümler, bu yaşam üslubunun gözleriyle dünyaya bakarlar. Başkaları tarafından desteklenmeyi öngören bir hayat görüşleri vardır; hemencecik başarıya ulaşmak ister, bu konuda çaba harcamaları gerektiği zaman yenilgiye uğrarlar.
Yirminci yüzyılın ortalarından itibaren toplumsal algının zenginleşmesi ve özgürlükçü düşünce yapısının yaşam tarzına bir serbesti kazandırmasıyla, günümüzde özellikle gelişmiş ülkelerde bir “yönelim” olarak görülen eşcinsellik tarih boyunca tartışılmış ve çoğunlukla ahlaksızlık, suç ve günah olarak kabul edilmiştir. Adler de, çoğu meslektaşının aksine, eşcinselliğin doğumsal değil, edinsel olduğu tezini geliştirmiştir. Eşcinselliğin büyük ölçekli bir cesaret kaybından, yani yaşamda oynanacak cinsellik rolüne yeterince hazırlanılmadığından kaynaklandığını ve ilgili kişinin toplum içindeki “diğer” insanlardan biriymiş gibi eğitilmesindeki hatanın sonucunda ortaya çıktığını ileri sürmüştür.
Adler, ayrıca, cinsel sapıklık olarak gördüğü sadizm, mazoşizm, fetişizm ve eksibisyonizm konularını da tarihleriyle birlikte ele almış ve bu “sapıklıkları” tedavi edilmesi gereken birer anomali olarak değerlendirmiştir.
“Erişkin insan için kendini tanımak, kendi duygularının kendi sempati ve antipatilerinin nedenlerini anlamak, kısaca kendi psikolojisini kavramak hayli güçtür. Çocukları anlamak, yeterli bilgilere dayanarak onlara yol göstermek, onlara rehberlik etmek ise bir kat daha güçlük doğurur.”
Çocuk eğitimi ile ilgilenen birçok uzman Alfred Adler’in literatüre kazandırmış olduğu “aşağılık kompleksi”, “üstünlük eğilimi”, “dengeleme” gibi kavramlardan haberdar olmakla beraber birçok öğretmen ve anne-baba Adler’in çocuk eğitimi alanındaki olağanüstü tespit ve tavsiyeleri hakkında yeterli bilgi sahibi değildir. Adler’in kolay anlaşılır bir üslupla hazırlamış olduğu bu eşsiz yapıtı, çocuk eğitimine dair en yetkin görüşlerini bir arada sunuyor. Çocukta kişiliğin gelişimi, toplumsallık duygusu ve gelişiminde karşılaşılan engeller, aşağılık kompleksinin önlenmesi, çocuk ve aile ilişkisi, çocuğun okuldaki durumu, cinsellik eğitimi ve çocuk eğitiminde yapılan temel hatalar gibi önemli konuları açıklayan ve örneklerle pekiştiren Adler; anne ve babalardan, öğretmenlere çocuklarla ilgilenen herkes için uygun bir eğitimin nasıl olması gerektiğini etkili bir dille anlatıyor.
Bireysel Psikoloji, Adler tarafından temel ilkeleri belirlenmiş olan ve hayat ile kişi arasındaki tüm ilişkileri, daha önce hiç ifade edilmemiş bir açıklıkla betimleyen bir sistemdir. Kişinin bölünmez birliğini yansıtmaya, bilinçdışını ve onun dışavurumunda yüzeye çıkan bilinmezleri anlamaya, aşağılık kompleksinden nevrotik ya da sapkın davranışlara kadar hayata dair kişinin geliştirdiği tüm üslupları incelemeye yardımcı olur. Hazzın, evliliğin, erkekle kadın arasındaki farklılığın, özgürlüğün, sağduyunun, çatışmanın, acının, marazi durumların, gelişim eksikliğinin ve hatta rüyaların derecelerini görmede, onları içselleştirme ya da onların üstesinden gelmede kılavuzluk eder. Bireysel Psikoloji, denilebilir ki, psikolojiye son derece özgün katkılarda bulunmuş ve Abraham Maslow, Rollo May ve Julian Rotter gibi psikologların yetişmesinde etkili olmuş bir psikoloğun kaleme aldığı, başta meslektaşları olmak üzere, tüm eğitmen, rehber öğretmen, anne-baba ve insan ruhunu tanımak isteyen her yetişkin için bulunmaz bir fırsat sunan, muhteşem bir eserdir.
Nevrotik yaşam tarzı, şımartılmış çocuğun yaşam tarzıdır. Böyle bir kişi, katkıda bulunmaz, başkalarına yaslanır. Ondan, eylemleri için sorumluluk üstlenmesinden çok, sorumluluğun yönünü değiştirmesi, başka faktörleri ya da kişileri suçlaması beklenir. Nevrotik yaşam tarzında, her zaman rakipten kuşkulanılır. Bu, genellikle ailenin bir üyesi, bazen de karşı cinsten bir kişi olabilir. Nevrozda her zaman gizli bir suçlama öğesi vardır; hasta kendisini yoksun bırakılmış hisseder. Nevrotik kişi, gizli bir öç alma arzusu ve suçlamayla insanlarla ve kurallarla mücadele ederken, toplumsal aktiviteyi dışlayarak, doyumsuzluklarından biraz olsun kurtulur. Doyumsuzluk, nevrotik kişinin karşılaştığı genel yaşama ilişkin sorunlar, çalışma ve aşkla yüz yüze geldiği zaman hazırlıksız olması gerçeğinden kaynaklanır. Şımartılmış prototipten gelişmiş tüm nevrotik kişiler, toplumsal değeri olan bir şey yaptıktan sonra değil, yapmadan önce takdir edilmeyi beklerler. Bu tip kişiler, "vermeden almayı", "her şeyi karşılıksız almayı", "ya hep ya hiç" demeyi severler. Sonuç çoğu kere "hiç" çıksa dahi... Nevrotik Sorunlar’da incelenen vakalar ve bu vaka analizleri sonunda ortaya çıkan kuram, klinik psikoloji, rehberlik, psikoterapi ve sosyal çalışmalarla ilgili alanlarda eğitim gören öğrencilere ve "kendini ve başkasını tanımak" isteyen herkese yardımcı olacaktır.
Çağdaş psikolojinin üç büyük devinden biri ve bireysel psikoloji ekolünün kurucusu, Avusturyalı psikiyatr Alfred Adler, İnsanı Tanıma Sanatı’yla geniş bir okur kitlesine yöneliyor.
Adler’in, bu yüzyılın başında, insanın ruhsal-fiziksel varlığına ve yaşamdaki sorunlarına ilişkin yaptığı saptamalar, aradan geçen bunca yıla karşın değerinden hiçbir şey yitirmeden anlamlılığını ve yol göstericilik işlevini koruyor. Adler’in bir dizi konferansından doğan bu yapıtın başlıca amacı, toplum içindeki etkinliğimizin içerdiği kusurları bireylerin hatalı davranışlarından yola çıkarak anlamak, söz konusu hataları göz önüne sermek ve bireylerin toplum yaşamına daha iyi uymalarını sağlamaya çalışmak. Yapıt öte yandan, bireysel psikolojinin en temel ilkelerini ve bunların insanı tanımada taşıdığı değeri, ortak yaşamdaki ve kişinin kendi yaşamını kurmadaki önemini açıklama amacı taşıyor.
Adler, yaşamın çağımızda pek de göremediğimiz anlamını, gerçekten de bir sanatçı gibi ince ince işleyerek ortaya koyuyor.
Yaşamın Anlam ve Amacı, Alfred Adler’in İnsanı Tanıma Sanatı ve Yaşama Sanatı’ndan sonra “Bireysel Psikoloji Kuramı” üzerine üçüncü önemli yapıtı.
Yalnızca psikolojiyi uğraş edinenlerin değil, herkesin kolaylıkla okuyup anlayabileceği bir dille kaleme alınan yapıt, bireysel ve toplumsal sorunları irdeleyerek günlük yaşamda karşılaşılan sorunlara çözüm önerileri sunuyor.
Çocuklukta yaşanan olayların yetişkinlikteki rolü, kompleksler, korkular, aile ve okulun çocuk üzerindeki etkisi, çocuğa ilk cinsel bilginin veriliş biçimi ve yetişkinliğe etkisi, kadın-erkek ilişkileri, evlilik gibi pek çok konuyu ele alan Yaşamın Anlam ve Amacı, kendisiyle ve sevdikleriyle daha iyi ilişkiler kurmak isteyenler için önemli bir yol gösterici.
Çağdaş psikolojinin en önemli isimlerinden biri olan Adler, kurucusu olduğu “bireysel psikoloji”nin temel ilkelerini açık seçik dile getirdiği bu kitabında yaşamın amacı, aşağılık kompleksi, üstünlük eğilimi, yaşam üslubu, sağduyu eksikliği gibi neredeyse adıyla özdeş kavramları irdeliyor; çocukların okul eğitimi, evlilik, özgürlük, toplumsal koşullardan kaynaklanan erkek ve kadın farklılığını somut örneklerle inceliyor.
“Adler’in psikolojik sistemi, psikoloji tarihinde ilk defa, bugün ‘toplumbilim’ diye tanımladığımız yöne dönük bir sistem olarak ortaya çıkmıştır.”Gardner Murphy
“Demokrasi, eşitlik, davranışlar ve işbirliği kavramları Freud’un yazılarında hiç ele alınmamıştır. Buna karşılık Adler, ahlaken geçerli ya da ‘zihnen sağlıklı’ insan ilişkileri konusundaki fikirlerini rahatlıkla ortaya sermiş biridir. Bunlar büyük ölçüde ‘toplumsal ilgi’ ve işbirliği eğilimiyle karakterize edilmektedir. Adler değerlerin rolü konusunda zamanından çok daha ileridir. Bu yüzyılın başında, cinsel davranışları incelemek bile büyük kabahat sayılıyordu. Ahlaki davranışların bilimsel incelemesini yapmak ise tümüyle olanak dışıydı.” Thomas Szasz
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.