Toplumsal ekoloji, sadece ahlakın yeniden canlandırıllması için değil, aynı zamanda ve her şeyden önemlisi toplumun ekolojik bir temelde yeniden inşa edilmesi için de talepte bulunur. Toplumsal ekoloji, kör piyasa güçlerine ve acımasiz bir rekabete dayanan iktidar odaklarından etik taleplerde bulunmanın, kendi başına ele alındığında, kesinlikle sonuçsuz kalacağını vurgular. Kendi başına ele alındığında böylesi bir talep, ekolojik bir topluma ulaşmayı sadece bireysel tutumların degişmesi, tinsel bir yenilenme ya da yari dinsel bir arınma ile ilgili bir mesele haline getirerek günümüzde hüküm süren asıl iktidar ilişkilerini gözlerden saklar. Yeni bir etik bakışın taşıdığı önemin her zaman farkında olsa da toplumsal ekoloji, öncelikli olarak, birinci dogayı hakimiyet altına alma gibi fikirlerin hem yapısal hem de öznel kaynaklarına inerek günümüz toplumunun dogal dünya üzerindeki ekolojik sömürüsünü sona erdirmeyi amaçlar. Kısacası, bütün bir tahakküm sistemine (onun ekonomisine, teknigi kötüye kullanımına, idari aygıtına, siyasi hayatın itibarini zedelemesine, kültürel gelişmenin merkezi olan şehri yerle bir etmesine, tüm o ahlakı iki yüzlülüklerine ve insan ruhunu kirletmesine) meydan okuyarak, kendilerini insanlığa dayatan ve insan dışı doğa ile insanı doğa arasındaki ilişkiyi tanımlayan hiyerarşik ve sınıf temelli değer yargısı sistemlerini ortadan kaldırmayı amaçlar.
İçindekiler
1.Bölüm : Zaman, Boş Zaman ve RekreasyonBoş ZamanRekreasyon
2.Bölüm : Ekorekreasyon Tanım ve İçeriğiNeden Ekorekreasyon ?Ekorekreasyon Mu, Ekoturizm mi ?Ekorekreasyon ÇeşitliliğiEkorekreasyonist Kimdir ?
3.Bölüm : KavramlarEkolojiEkosistem BiyoçeşitlilikSürdürülebilirlikÇevreÇevre SorunlarıÇevre Sorunlarının NedenleriKüresel Çevre SorunlarıTürkiye’de Çevre SorunlarıÇevre EtiğiÇevre Koruma Çevre HakkıUluslararası Önemli Çevre Protokolleri ve Türkiye’nin Durumu
'"Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.' Orhan Pamuk'un etkileyici romanı Yeni Hayat’ın bu ilk cümlesi benim için neredeyse kelimesi kelimesine geçerli. Doğanın Sonu, bilim aleminin ilk olarak neredeyse yüzyıl önce ortaya koyduğu, sonra da gittikçe sıklaşan aralıklarla günümüze kadar matematik bir kesinlikle defalarca kanıtladığı üzere insanın tüm dünyanın iklimini geri dönülmez biçimde değiştirmekte olduğunu, canlılar âleminin büyük bir bölümünü kendisiyle birlikte hızla yok oluşa götürdüğünü anlatan bir kitap. Küresel ısınma üzerine yazılmış ilk kitap. Üstelik bunu, sıradan insanların, yani hepimizin anlayabileceği son derece berrak ve basit bir dille anlatıyor."
- Ömer Madra
Küresel ısınma nedir? Neden oluşur? Doğa, sık sık düşündüğümüz gibi hiç değişmeyen ve sonu asla gelmeyecek olan kadim bir dost mudur, yoksa bildiğimiz anlamda doğanın da bir sonu var mıdır? Daha önemlisi, gezegenimizin geleceğini değiştirme şansına sahip miyiz?
Elinizdeki kitap, tüm bu soruların cevaplarını arayan ve okurunu hem bugün hem de yarınla ilgili düşünmeye davet eden bir çalışma. McKibben'ın güncelliğimi korumaya devam eden bu temel metni ilk defa Türkçede yayınlanıyor. Yazarın Türkçe baskı için özel olarak kaleme aldığı önsöz ve Ömer Madra'nın yazdığı sunuş da kitabın ilk yayınlandığı yıl olan 1989'dan bu yana yaşanan gelişmelere dair bir gözden geçirme işlevine sahip.
McKibben, dünya üzerinde yaşayan hiç kimsenin kayıtsız kalamayacağı sorunları bir bilim insanı titizliği ve bir edebiyatçı üslubuyla önümüze koyuyor. Gezegenimizi bugüne kadar ne ölçüde değiştirdiğimizi özetliyor ve onu korumanın yollarını araştırıyor, tahminlerde bulunuyor. Türkçe baskı için yazdığı önsözde de yinelediği gibi: "Artık iklimi ısıtmak zorunda değiliz. Dünyamızın dönmesini başka türlü de sağlayabiliriz. Ancak, bu öngörü, cesaret ve iyi bir idare gerektiriyor."
"Sanki doğa için söylenmiş bir tür şarkı gibi, kayıplar için bir ağıt ve harekete geçilmesi için bir yakarış..."
- The New York Review Of Books
Bir yaban çiçeğinin sıkıldığını hissedebilecek kadar doğayla iç içe olmak isteyenler için…
Büyük şehirlerin unutturduğu doğanın sesleri kadim şairlerin dizeleriyle buluşuyor. Vahşi doğanın uğultusu betona boğulmuş korunaklı hayatların arasından sessizce yükseliyor. Geçmiş zaman bilgelerini andıran bir ses, bize sürekli yalnız olmadığımızı hatırlatıyor: Sargun Ali Tont’un, kuşu, kelebeği, böceği, karıncayı, yılanı, kırları, dağları, ağaçları, otları hayatımızın tam ortasına çağıran sesi bu. Evrende yalnız olmadığımızı hatırlatan dost ve bilge bir ses.
Sargun Ali Tont, kavalının büyülü ezgisiyle sürüklediği insanoğlunu, doğanın bağrına götürüyor. Bilimle doğanın, insanla evrenin buluştuğu o el değmemişliğe…
Yazar hakkında:
Sargun Ali Tont, Robert Koleji’ndeki eğitimini tamamladıktan sonra Oregon State Üniversitesi’nde Genel Fen Bilimleri okumuş, Deniz Bilimleri (Deniz Ekolojisi) üzerine de yüksek lisans yapmıştır. Kaliforniya Üniversitesi San Diego Kampusu’nda 1969 yılından 1991 yılına kadar araştırmacı ve öğretim görevlisi olarak çalışmıştır. Halen Ortadoğu Teknik Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nde ekoloji ve çevre dersleri vermektedir.
Ali Külebi, enerjideki dışa bağımlılığımızın ülke güvenliğini tehlikeye atacak boyutlarını, bu bağlamda yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji bağımlılığımızı azaltmada kullanılmasının önce petrol ve şimdi de doğalgaz kartellerince nasıl engellendiğini somut verilerle gözler önüne seriyor. Geçmiş koyu bir çevreci olan ünlü fizikçi Stephen Hawking, dünya nüfusunun önümüzdeki 100 yıl içinde 1,5 milyara ineceğini ve buna küresel ısınmanın neden olacağını söylüyor. Küresel ısınmaya çare olmasa bile bunun etkilerini azaltacak bir çare olarak nükleer enerjiye yeniden ağırlık verilmesini öngörüyor. Dünyada halen 440 kadar nükleer santral var. Dünyanın önde gelen endüstri ülkelerinin hepsi bu teknolojiyi alabildiğine kullanıyor, Türkiye hariç... Dünyanın yeni endüstri devletleri Çin ve Hindistan, kaderlerini, geleceklerini, vizyonlarını nükleer enerjiye, teknolojiye bağlamışken biz nasıl Çernobil hikâyeleri ile uyutulduk? Dünyada "bitti" dedikleri nükleer enerji için planlanan ve bir kısmı inşa halinde olan 220 civarında nükleer santral nerede kurulacak. Elinizdeki kitap, tüm bu sorunların ve daha fazlasının yanıtını sunuyor sizlere. Aynadaki görüntülerle, bize gösterilenlerle yetinmeyin diye... Çünkü asıl gerçekler aynaların ardında gizli. Gelin hep birlikte aynadan yansıyan, yansıtılan Türkiye’yi değil, gerçek Türkiye’yi görelim. Bize reva görülen bu teknolojik gerilik, çağdaşlık yolunda hızlı ilerlemesi gereken büyük Türkiye için "kader" olmamalı...
Bu site Ticimax® Gelişmiş E-Ticaret sistemleri ile hazırlanmıştır.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.