Tarihte birbirimizle ve doğal dünyayla ilişkilermizde bu dneli muazzam bir krizle karşı karşıya kalacak kadar yanlışı nerede yaptık ?
Eğer ideal olanı reel olanla birleştirecek ve " realizm " gibi sözcüklere olduklarından daha zengin , daha rasyonel bir anlam kazandıracak bir etiğe umutsuzca ihtiyaç duyuyorsak , o halde karşımızda geleceksel bir ikilem duruyor demektir. İyi ile kötü , doğru ile yanlış ...
Bu acıtan modern kriz , yerinden ettiği şeyleri , yerine oturtmaya çalışan birçok ideolojik hareketin kendi içindeki ciddi bir krizini de beraberinde getirmiştir.
Ya bu değerlendirmeler ışığında , radikal toplumsal teorinin ve analizin acımasız bir yeniden kuruluşu işini sırtlanacağız ya da çoktan geçip gitmiş ve şimdi toplumsal bilinçte tamamen yanıltıcı , aslında gerici rol oynayan bir çağdan bize miraz kalmış dogmaların akılsız kurbanları olarak kalacağız.
Niyazi Berkes Türkiye İktisat Tarihi'nde Osmanlı İmparatorluğu'nun gücünün ve zenginliğinin doruğuna ulaştığı 16. yüzyıldan geleneksel yapıların bütünüyle çözüldüğü 18. yüzyılın kapanışı arasındaki toplumsal ve ekonomik değişim üzerinde yoğunlaşıyor. Orta Avrupa'ya, Akdeniz'in batısına doğru genişlemesi, Hindistan ve İran’ı Avrupa'ya bağlayan ticaret yolları üzerindeki konumu Osmanlı İmparatorluğu'nu 16. yüzyılın sonunda Batı dünyasının bir parçası haline getirmişti. 17. yüzyılın başından itibaren Batı'da ortaya çıkan ekonomik hareketlilik, özellikle para ve fiyat devrimi Osmanlı ekonomik düzeni üzerinde yıkıcı bir etki yapmış, hazinenin sürekli bunalımına, geleneksel timar usulünün yerini iltizam usulünün almasına ve Osmanlı toplum düzeniyle hiç uyuşmayan âyan ve derebeyi gibi yerel güç odaklarının doğuşuna yol açmıştır. "Osmanlı devleti türünden bir devlet, (a) kendi hazinesi için tarımsal üretimi kontrolü altına alınca, (b) seferleri için ordusuna malzeme ve techizat sağlamak için zanaat piyasasına sahip olunca, (c) cami, medrese, han, hamam, çeşme, köprü, su yolu, tersane, liman, gemi, yelken, çadır, kılıç, zırh gibi zanaat işlerinin piyasasına girince, (d) mücevherat, altın, gümüş, değerli taşlar, ipekli, kürk ve daha ne bilmem ne gibi bir alay lüks giyimin ve süslenme eşyasının en büyük ve biricik müşterisi olunca, kısaca hem tarım hem kent ekonomisini kendine bağlı hale getirirse, hatta bu ekonomilerin tek-el yönleyicisi de olursa orada ne feodal ekonomiden, ne de serbest işçi emeği piyasa mekanizmasına göre işleyen bir emtia üretimi kapitalizminden söz etmek mümkün olur."
Burjuvazi için burjuvazi tarafından yaratılmış bir çağı sona erdiren 1914’ün yarattığı aşılması olanaksız vadinin karşı tarafından bakıldığında, batı dünyasında benzersiz bir barış çağını temsil eden İmparatorluk Çağı, üst ve orta sınıflar açısından bir kayıp cennettir. Öte yandan, benzersiz bir dünya savaşları çağına yol açan bu dönem, Lenin’den Roosevelt’e, Keynes’ten Adenauer’a kadar yirminci yüzyılın şekillenmesinde büyük payları olan simaların yetiştiği, yüzyılımızın en azından üçte ikilik bölümüne damgasını vurmuş, bir alacakaranlık kuşağıdır.
Bu kitabında Hobsbawm, ekonomiden sanata, bilimden laikliğe burjuva dünyasının yerleşikleşme sürecini, anlatıyor. Dönemin en çarpıcı yanı, kapitalizmin bütün dünyaya yayılması, ilk kez İngiltere’nin egemenliğinde uluslararası tek bir ekonominin ortaya çıkmasıydı. Endüstrileşme ve kentleşme, en büyük ivmelerini bu dönemde kazandı. Demokrasi ve milliyetçilik, muhafazakârların ve monarşilerin karşı duramayacakları tarihsel güçler haline geldi.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.